13 Mart 2014 Perşembe

Gerçekler ve Tutsaklık


Gerçeklerin kendisi bizi mutlu veya mutsuz kılmazlar.. Aksine bunu yapan onlardan edindiğimiz izlenimler ve algılamalardır.
 Cimri ihtiyar altınlarını  bahçesine gömer.. Her yerde kendini fakir olarak tanıtır ama içten içe zenginliğine sevinmektedir. Sakladığı altınlarını düşündükçe mutlu olmaktadır.
 Bir gün bir hırsız altınları bulur ve çalar.. Ama ihtiyar bunun farkında değildir.. Altınlarının var olduğunu düşünerek hayatına mutlu bir şekilde devam etmektedir.

 Gerçek durum: Bahçede altın yok..!!
  İhtiyar ise bunun farkında olmadığı için Mutluluğuna devam ediyor..!

 Aynı şeyi eşinin kendisini aldattığını bilmeyen koca içinde söyleyebiliriz.. Eğer eşinin kendini aldattığını bilmiyorsa.. akşamları huzurlu yuvasında hayatının en mesut anlarını yaşamaya devam edecektir... Yada tam tersi.. diyelim ki adamın eşi sadakatin ta kendisidir.. ama yalancı ağızlar iftira atar ve adamı bu konuda ikna eder.. adam bu durumda cehennem azabı çekmez mi ?

 Gerçekleri öğrenmeyi istemek.. çelikleşmiş bir yürek gerektirir..!

Bu yüzden insanlar gerçekleri öğrenmek istemez.. onları ilgilendiren kendilerini mutlu edecek şeylerdir.. mutluluk hormonlarının esiri olmuşlardır.. madde bağımlılığı gibi.. mutluluk için Tanrıya dua eder ve yalvarırlar..

 Niye en bilge ve zeki insanlar kendilerini bilime adarlar.. bilinmeyenin (!) felsefesini yapıp,  onu ararlar.. ?

Çünkü onları ilgilendiren mutluluk değil gerçeklerdir..! Karanlıklarda şuursuzca yürüyen kalabalıklar gerçekleri merak etmezler.. Tanrıyı aramazlar.. Tanrının dilini konuşmayı arzulamazlar.. ölümü algılamazlar..!


 İnsanlar vardır,
 Tüm hayatları boyunca iş de, ev de dört duvar arasında yaşarlar,
 Ama kendilerini tutsak hissetmezler..!

 İnsanlar vardır,
 Hayatları boyunca denizlerde, dağlarda, başka ülkelerde gezerler..
 Ama akşam olup gökyüzündeki yıldızlara baktıklarında,
 Kendilerini Dünya'da tutsak hissederler..!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.