31 Mart 2014 Pazartesi

Hukuk adamları, Lut kavmi ve Tanrı


 Topluma karşı sorumluluğu yüksek meslekler, Lut kavmi ve Tanrı..!

İktisada giriş dersi,
iktisat tanımı ; İnsan ihtiyaçları sonsuzdur. Bunları karşılayacak kaynaklar kısıtlıdır. sonsuz insan ihtiyaçlarını kısıtlı kaynaklar ile karşılama bilimine iktisat denir.

Bütün iktisat kitaplarında, iktisat fakültelerinde iktisadın tanımı yukarıdaki gibi yapılır.

Gelişen dünyamızda tanımı üzerine yeniden düşünülmesi gereken en önemli konulardan birisi ''iktisat'' tanımı içindeki ''ihtiyaç kavramıdır.''

Çünkü  insan ihtiyaçları ''sonsuz'' değildir,  insan ihtiyaçları ''sınırlıdır''..!!!!

Sonsuz olan,, ihtiyaçları karşılama yöntemleridir.!

Yani beslenmek bir ihtiyaçtır.. ama bunu çok farklı yöntemlerle gidebiliriz. Çay simit yiyerek  2 tl ye..  döner  yiyerek 20 tl ye.. yahut lüx bir restaurantta şişesi 100 bin dolarlık şarap içerek 250 bin tl ye de giderebiliriz.!

Soğuğa karşı giyinmek bir ihtiyaçtır.. 50 tl lik bir kazakla yahut 5.000 tl lik bir kabanla..!

İletişim bir ihtiyaçtır.. 150 tl lik bir telefonla yahut pırlanta kaplı milyon dolarlık bir telefonla.

Örnekleri çoğaltabiliriz.

Eğer ihtiyaçların karşılama yöntemleri ihtiyaç haline gelirse ne olur..??
Kişiler makinelerdeki ''sonsuz dişli'' gibi çalışan çarklar içinde sürüklenip duracaktır.
Çünkü hangi gelir seviyesinde olursanız olun.. İhtiyacınızı giderecek bir üst seviye  olacaktır.!

Ve giderek yukarıya doğru tırmanan bu piramitte kişi kendi öz gücüyle ( zekasıyla, çalışkanlığıyla, karakteriyle) kazanabileceği şeylerin sınırına geldiğinde.. genel geçer ahlak  yahut hukuk kurallarının dışına çıkma eğilimi gösterecektir.

 Kadın  gerçekte ihtiyacı olmadığı halde daha lüküs bir hayat için kocasının hırsızlık yapmasına, hukuk dışı yollardan para kazanmasına, yolsuzluklara bulaşmasına göz yummakta, hatta bu konudaki serzenişleri ile eşini bu yola zorlamaktadır...!!

 Lüküs hayat için kocasını yolsuzluğa teşvik eden kadın ile.. lüküs hayat için karısını orospuluğa teşvik eden erkek arasında karakter olarak hiç bir fark yoktur...!! Bu yüzden çürüme toplumun her katmanına büyük bir hızla yayılmaktadır.!!

 Günümüzde lüküs hayat için kişiler çok rahat hukuk ve ahlak kurallarının dışına çıkabilmektedir.
Sorunda burada başlamaktadır. BAZI MESLEKLERİN MESLEKİ SORUMLULUĞU TOPLUMA KARŞI ÇOK YÜKSEKTİR. Bu kişiler lüküs hayat için.. yani ihtiyaçlarını giderme yöntemleri için.. Ellerindeki imkanları kaybetmemek için... hukuk ve ahlak dışı yöntemlere kaymaya başlayalı çok oldu.

Bir doktor işini doğru yapmazsa hastası ölür.
Bir pilot işini doğru yapmazsa uçak düşer ve yolcular ölür.
Bir gazeteci işini doğru yapmaz ve halkı yanlış yönlendirirse halk ölür..!!
Bir bürokrat işini doğru yapmaz ise, devlet ölür..!!
Bir din adamı işini doğru yapmaz ise, Tanrı ölür..!!

Semavi dinlerin bütün kitaplarında anlatılan en büyük günahlar, kişinin ihtiyaçlarını(!) gidermek için sapmış olduğu yanlış yolları anlatır.. Hırsızlık yahut açgözlülük gibi..!!

 İnsanların bu günahkar eğilimleri dünyanın her yerinde benzer yapıdadır. Gelişmiş ülkeler bunu çok önce fark etmiş ve  hukuk sistemleri sayesinde insanları kontrol altında tutabilmiştir.
 Ülkemizde hukuku koruması gereken kişiler bunu becerememiş.. eşlerinin yahut çocuklarının lüküs hayat baskısı altında kalmış, kendileri de lüküs hayatın sonsuz dişli sarmalına sıkışmışlardır.

'' hakimler cüzdan ile vicdan arasına sıkıştı '' lafı bir hukuk adamı tarafından söylenmiş ve durumu en net ifade eden cümledir.

Dünya üzerindeki vahşi kapitalizmin yıkıcılığını engelleyebilmek için ''ihtiyaç'' tanımının yeniden yapılması gerekmektedir. Ve iktisat kitaplarında ki tanımında değişmesi gerekmektedir.!

Ülkemizde ise kirlenmiş hukukumuzun temizlenmesi gerekmektedir. Çünkü insanın doğasında yanlışa kayma eğilimi çok yüksektir.. LUT KAVMİNİN, TANRI TARAFINDAN ÖBÜR DÜNYADA DEĞİL DE BU DÜNYADA CEZALANDIRILMASININ SEBEBİ, Hukuk adamlarının yapmaları gereken işi yapmaması ve işin Tanrıya kalmasındandır...!!

 Ya hukuk adamlarımız işini yapacak.. yada Tanrı..!!

Çürüme her yerde..!!
Kaybetmekten korktuğunuz şey, ihtiyaçlarınızı giderememek değil.. ihtiyaçlarınızı giderme yöntemleridir.!!!!!! 

Not; Tanrı insanı bu dünyada sınar.. sevaplar ve günahlar deftere yazılır.. Öldükten sonra iyi insansanız cennete giderek ödüllendirilir, kötü insansanız cehenneme gönderilerek cezalandırılırsınız. Ancak bazı günahlarda Tanrı bu kuralı bozar. Kulunu yaşarken cezalandırır. ''Allah çarpacak'' deriz. Lut kavmi hikayesinin bize verdiği mesaj bu dur..!! Eğer toplum olarak çürümüşseniz..( ki günümüzde Türkiye'nin hali ) Tanrı sizi toplum olarak bu dünyada cezalandırır.. Allah sonumuzu hayır eyleye..!!

26 Mart 2014 Çarşamba

Panem et Circenses..! (Ekmek ve Eğlence)


 Panem et circenses..!

Eski Roma dan bu zaman iktidar sahibi insanların halkı yönetmek, kitleleri etraflarında toplamak için kullandıkları ana yöntem.

Tüm canlılar besini takip eder..!
Bitkiler güneşe döner..
Hayvanlar besin nerdeyse orada yuva yapar, orada ürer..
En vahşileri bile elinizden ekmek yedikçe evcilleşir.. söz dinler..!!

Olayları ve dünyayı kavrarken kaçırdığımız şeylerden birisi yönetim ekonomisidir..!
Yani aylık geliri 1000 tl olan bir kişi için, her gün 5 tl lik  loto oynamak yahut sigara almak kişiyi çok yıpratmaz..!

Peki bu 5 tl yi her gün gariban bir aileye ekmek parası olarak verirsek ne olur..?
O ailenin ekmeğini  biz vermiş oluruz.. O aile bize ''yar yardımcı'' olur..! evinin kapısını bize açar.. bize güvenir..!

Kişi para aldığı yerden emir de alır..!!

Büyük ülkelerin küçük ülkelere yaptıkları yardım yahut borç verdikleri paralar,  büyük ülkeleri çok yıpratmaz.. tıpkı günlük 5 tl sigara parası gibi..

Demokrasi nedir..?
Oy çokluğudur..!
En çok oyu alan iktidar koltuğuna oturur..!

Yani demem şu ki ;

Eğer bir trilyon dolarınız varsa.. ( yahut dolar basan bir matbaanız varsa, nihayetinde dolar kağıttır.) 
Para ve iktidar için anasını/vatanını satacak karakterde birilerini bul..!
Bu paranın % 5 ini ( 50 milyar doları) o liderin ülkesinde ki aç insana dağıt..!
Dağıttığın bu ekmek sayesinde oyları topla ve adamını iktidara oturt..!
İktidardaki adamın sayesinde istediğin yasaları çıkart ve para edecek her şeyi satın al kaynakları ele geçir.. böylece ilk yatırımda harcadığın 50 milyar doları 150 milyar dolar olarak geri al..!!
O ülkeden elde ettiğin gelirin bir kısmını adamına rüşvet olarak ver..!
Vergiler vasıtasıyla hayatı iyice pahalı hale getir ki senden aldığı ekmek durursa halk aç kalacağını bilsin ve sürekli sana oy vermeye devam etsin..!
Canları sıkılmasın diye televizyonlarda eğlenceli programlar yap.. dizilere müptela olsunlar..!

Baktın bunlar ekmek ve eğlence  manyağı olmuş.. onur gurur yok..! o zaman daha da ileri git..! Ordu'sunu tetikçi yap..  Yargısını maymun.. halkını dilenci..!! İtiraz eden olursa gözüne gaz sık olmadı yeni yasa çıkar ceza evinde esir et.!!

Güzel tezgah dimi :)

PANEM ET CİRCENSES.. Yani ekmek ve eğlence..!!!



23 Mart 2014 Pazar

Köpeklerin Savaşı

 İktisat felsefesinin cevap aradığı iki temel soru vardır;

Biri DEĞER (!) sorusudur. Yani bir malın değerinin neye göre belirleneceği sorusudur.
Tarih içerisinde farklı görüşler çıkmıştır..
 Kimi iktisatçılar ''az bulunurluk'' demiştir ( yani bir mal az bulunuyor yada zor elde ediliyorsa değerlidir)
 Kimi iktisatçılar '' fayda '' demiştir (yani bir mal faydalıysa değerlidir, fayda katsayısı arttıkça değeride artar gibi)
 Karl Marx '' emek '' demiştir ( yani bir malı üretmek için harcanan emek miktarı o malın değerini belirler demiştir)
 Adam Smith başta olmak üzere kapitalist iktisatçılar ''arz ve talep '' demiştir. ( yani bir malın değeri arz ve talep arasında ki dengeye göre belirlenir demiştir. Arz az talep çoksa mal değerlenir, arz fazla talep azsa mal ucuzlar gibi )

 Günümüz iktisadi sisteminde malların değeri (teorik olarak) arz talep dengesine göre belirlenmektedir. ( pratikte-gerçek durumda- ise fiyatı belirleyen 80 tane etki vardır.. örneğin vergiler yahut kotalar vs..vs)

İkincisi BÖLÜŞÜM (!) sorusudur. Yani bir maldan elde edilen değerin kimler arasında nasıl bölüşüleceği sorusudur..!
 10 liraya satılan bir ekmeğin..
 ne kadarını buğdayı üreten çiftçi..?
 ne kadarını ekmeği yapan işçi,..?
 ne kadarını kira geliri elde eden dükkan sahibi..?
 ne kadarını ise fırın sahibi alacaktır..?

 En basit haliyle anlatmaya çalıştığım bu iki soru bu gün Dünya'da ve ülkemizde yaşadığımız sorunların en temelidir.

Çünkü mesele bölüşüm olduğunda teori  ve ahlak rafa kalkmış, iktisat kitaplarında yazılmayan bir dünya yöntem bölüşümde en fazla payı kapmak için kullanılır olmuştur.!

 Zaman içerisinde Silah kullanarak malları zorla almak,  hırsızlık yaparak  çalmak yahut yalan söyleyerek kandırmak gibi yöntemler de oluşmuştur.!

 Mallar üretilirken toplumsal iş bölümü içerisindeki kişilerin elde ettikleri pay, kişileri tatmin etmediğinde, yukarıda saydığım yöntemler.. kişiden çıkıp, önce küçük esnafın, sonra büyük şirketlerin ve en son devletlerin çok rahat kullanabildiği yöntemler haline gelmiştir.

 Şirketler ihale almak için rüşvet vermeye başlamış..
 Devletler yer altı zenginliklerini işbirlikçi/ajanlaşmış siyasiler, iş adamları, cemaatler vasıtasıyla elde etmeye başlamış.. bu işbirlikçilere kardan pay vermiş..bunlar yetmediği zamanda silah zoruyla zapt etmeye başlamıştır.

 Savaş dediğimiz şeyin özü bu dur..!!! Yani bölüşüm kavgasıdır..!

 Mesele bölüşülecek kaynaklar azalmaya başladığında başlıyor.. yiyecek azalınca Serengeti  parkındaki aslanlar sırtlanlar kavgası gibi.!

 Yani savaşlar zorunluluklardan doğuyor..!!!

 Bilinen 10.000 yıllık uygarlık tarihinde sürekli savaşlar vardır.
 Şöyle bir önerme de bulunursak ne kadar doğru olur.? 10.000 yıllık zaman çizgisinde hep savaş vardır ama bu günden sonra çıkmayacaktır..!!  Sanırım böyle bir önerme komik olur.! 10.000 yıldır olan şey yine olacaktır. Çünkü 2014 yılının  şu saatinde bile birileri,  elinde silah savaşmakta, ölmekte ve öldürmektedir. sadece henüz ülkemize sirayet etmemiştir.

 ( savaşların yöntemi değişti.. artık ekonomik savaşlar var.. teknolojik savaşlar var diye riv riv riv konuşan kardeşlerim..!! 2014 yılında elinde kalaşnikofla adam öldürenler kim ? boğaz kesenler kim ? on sene önce Irak'ta paraşütçülerin tecavüz ettiği kadınlar, neden bu ekonomik savaşı yaşamadılar da bedenleriyle ödediler..? on sene önce teknoloji daha mı az gelişmiş ti..? on sene önce nükleer silahlar yok muydu..???!!! yahut bu gün Suriye'de ki Esat neden ekonomik olarak düşmüyor da hala silahlar konuşuyor..??)

  Eğer bilimsel bir önerme olarak Anadolu topraklarında bir daha asla savaş çıkmaz diyemiyorsak... bundan sonra ikinci soru bunun ne zaman olacağıdır..? Etrafımızda yaşanan savaşların ülkemize sirayet etme zamanıdır. 500 yıl sonra mı ? 50 yıl sonra mı ? 5 yıl sonra mı ? 5 hafta sonra mı..!!!????

 Ülkenin sivil resmi tüm kurumlarının, aklını başına alma zamanı geçmiştir..!

 İktisatta bir diğer kural şu dur ; Üretmediğin bir şeyi tüketemezsin..! Araba üretmiyoruz ama tüketiyoruz.. cep telefonu üretmiyoruz ama tüketiyoruz.. petrol üretmiyoruz ama tüketiyoruz..!

1980 den beri halk olarak üretmeden tüketiyoruz..! En tepedeki milyar dolar götürdü.. en alttaki kredi kartı limiti kadar.. özü aynı hastalık..!! üretmeden lüküs tüketme isteği...!!

Şimdi tükettiklerimiz  BOP oldu.. tüm kötü kokusu ile bize  geri dönüyor..!
Bize borç verenler, paralı asker olmamızı istiyorlar ve Suriye üzerinden İran'la savaşmamızı...
Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamızı.. yani  dede mirası topraklarımızı bütün yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla beraber Barzani'ye vermemizi..
 Barzani devletine kurucu ortak olup  kaynaklara sahip olacak, önümüzdeki 50 yıl boyunca yeni kurulacak devletin vergi gelirlerine  göz koyan Yabancı devletlere hizmet etmemizi...

İstiyorlar.!

Büyük devletler kendileri savaşmak yerine, köpeklerini dövüştürerek galibi belirlemek istiyorlar.!!!!!!!???

Adamların derdi ne Cemaat ne Tayyip.. adamlar paranın/kaynakların peşinde.!

3. dünya savaşı başlayalı çok oldu.. savaş alanı da orta doğu..! ve giderek sertleşecek.!

İlk kabul etmemiz gereken şey, bu saatten sonra acısız çözüm yok..!!

Ya birilerinin köpeği olarak diğer köpeklerle savaşacağız..

Yada Çankaya'dan  başlayarak Yasama da Yargı da Yürütme de temizlik yapıp,
Bu memleketi köpekleşmekten kurtaracağız.!


'






.

22 Mart 2014 Cumartesi

Twitter, Face ve Bilgi Kuryeliği..!


  Bilgiyi taşımak ile bilgiyi üretmek arasında ki fark nedir..?!

Entellektüel insan dünyaya ilişkin bilgi deposu gibidir.. her konuda bir bilgi sahibi olabilir.. ancak  entelektüel bilgi yaratamaz..!

Bilgi yaratmak, Aydınların, bilim adamlarının, sanatçıların ve halk arasında izan duygusunu kaybetmemiş bilge  kişilerin  işidir..!

Bilgili olmak var olanı bilmektir..  Bilge olmak yeni durumlar için bilgi üretmek ve öngörü sahibi olmaktır..!

Ülkemizde ki en büyük problemlerden birisi de bilgi üreten kişilerin azalmasıdır.. Ozanlarımız azalmış, şairlerimiz azalmış, bilim adamlarımız azalmış, aydınlarımız azalmış durumdadır.

 Bir ülkenin iktisadi olarak üretkenliği sadece ürettiği buğday, domates yahut araba değildir..!!

 İktisadi üretkenlik içinde sanat, teknoloji, bilgi üretkenliği de vardır.

 Örneğin Araplar petrol den dolayı çok paraya sahiptirler ama bilgi üretemedikleri için, petrol bittiğinde çölde deveye binmeye devam edeceklerdir..!! yada bilgi üretemedikleri için '' Arap baharı '' adı altında renkli devrimlerin konusu olmuşlardır..!!

Bilgi çağındayız lafını ağzından düşürmeyen entellektüellerimizin anlamadıkları konu bu dur..!!

Bilgiyi taşımak ayrı bir şeydir.. Bilgiyi üretmek ayrı bir şey..!!

Bilgi üretmek denince aklınıza sadece süper buluşlar yahut muhteşem fikirler gelmesin, günlük hayatta karşılaştığımız sorunlara düşünerek basit çözümler bulmak da bilgi üretmektir..

Bir ustanın bir makineyi farklı bir parça takarak tamir etmesi de bilgi üretmektir.. yahut bir ev kadınının yemek yaparken yeni bir lezzet üretmesi de bilgi üretmektir.

 Gezi parkında Politik mizah üretmekte bilgi üretmektir..!

Tehlike de iş te tam burada başlamaktadır..!!!!!!!!!

Bilgiyi üretenler ve bilgiye kuryelik yapanlar..!! Gençlerimiz erken büyümek istedikleri ve kimlik savaşı verdikleri için bilgi kuryeliğini bilgi üretmek zannetmektedir..!

 Sosyal medya bilgi kuryeliği yapanlarda kas alışkanlığına sebep olmakta.. gelen her bilgi doğru mu yanlış mı izana uygun mu diye düşünülmeden, paylaşılmaktadır.!

 Hal böyle olunca bilgi üreten merkezler, kitleleri yanlış bilgilerle çok rahat manipüle edebilmektedir.

Tekrar ediyorum ; Bilgiye kuryelik yapmak bilginin topluma hızlı yayılmasını sağlar.. ancak bilgi üretme yetisinden mahrumsanız.. sadece size sunulan bilgileri yayarsınız..?

Gezi parkındaki gençlerin Tayyipi yerden yere vururken, ülkedeki bu işe ortak diğer kurumlar hakkında tek bir slogan yazmaması yahut BOP hakkında iki çift laf etmemesi gibi..!!


 Gelişmiş ülkelerde bilgi üreten kişiler, ( GERÇEK..!! sanatçılar, Gerçek aydınlar,  Gerçek bilim adamları..!-yani sahteleri de var-) hem devlet hem de toplum tarafından korunmakta, bu kişilerin saygınlıkları yeni yetişen nesillere örnek olmakta ve yeni nesiller için cazip bir hedef haline getirilmektedir.

 Ülkemizde ise tam tersi..!

Ülke olarak gelişmek istiyorsak bilgi üreten insanlarımıza  (sanatçılara, bilim adamlarına, aydınlarımıza, halk arasında ki bilgelerimize) sahip çıkmak zorundayız.!

Çevrenizde bilgi üreten kaç kişi var..?!

17 Mart 2014 Pazartesi

Çanakkale geçilmez.. İstanbul işgal edilir..!

Çanakkale geçilmez.. ama İstanbul işgal edilir

Çanakkale geçilmez ise...  İstanbul (başkent) nasıl  işgal edildi.....!!

Çanakkale ; Savaşın vahşetinin, kahramanlığın  destanıdır..!

 Ve aynı zamanda tek bir cephede kahramanca zafer kazanmanın, savaşı kazanmaya yetmediğinin de en net örneğidir...!

  Bu yüzden  Mustafa Kemal  '' Hattı müdafaa  yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır '' demiştir.

Bu günde anlaşılması gereken en önemli şey bu dur..!

Ülkeyi kahraman ordu korumaz, koruyamaz..  Saddam'ın subayları Irak'ı koruyamamıştır..!Hitler'in subayları Almanya'yı koruyamamıştır...!

Ordu devletin kurumlarından biridir..!
Devletin diğer kurumları da  ülkeyi korumakla yükümlüdür..!
Kurumlar görevini yapmaz ise,
 En son ülkeyi halk korur..! Ülke halkın yurdudur

Türkiye cumhuriyetinin ordusu 200 bin subay değil.. 75 milyonluk halktır.
İşte bu yüzden Ordu içerisinde bozgunculuk yapmak isteyen düşmanlar  75 milyonluk orduyu hedef alır.. 75 milyonluk orduyu aç bırakır.. 75 milyonluk orduyu parçayalarak  böler..! Parçalanmış, moralsiz, kendi içinde kendisiyle savaşan bir orduyu yenmek kolaydır.

Ülkeyi akıl korur..!!

Dervişe sormuşlar ; Yiğitlik mi önemlidir akıl mı diye..
Derviş cevap vermiş,
 Akıl olsaydı yiğitliğe gerek kalmazdı..!!

Devletimizin tüm kurumlarının Devlet aklına sahip çıkması ve bastıkları toprağı tanıması(!) dileğiyle Çanakkale'de kefensiz yatanları anarım.!

 '' İnandılar, Dövüştüler, Öldüler. Bıraktıkları Emanetin Bekçileriyiz. ''

16 Mart 2014 Pazar

Acem Casus


 6 yıllık tıp eğitiminde bir doktor kendinden önceki tedavi yöntemlerini öğrenir.. Yani Mısır'da yahut eski Yunan'da kullanılan sağaltım yöntemleri, kuşaklar  boyu aktarılarak bu güne gelir ve yeni araştırmalar keşiflerde eklenerek bu günkü tıp bilimini oluşturur..

 Dünyanın en eski mesleklerinden biri de istihbaratçılıktır.. İstihbarat eğitimi alan bir kişi kendinden önceki tüm teknikleri okur öğrenir. M.Ö. 3.000 yılında Çin'de kullanılan istihbarat yöntemlerinden, Bizans da ki saray entrikalarına kadar pek çok yöntem, istihbaratın kurum kültürü içinde günümüze kadar gelir. İstihbaratçılığın Günümüzde ki en önemli ayağını ise teknoloji ve algı yönetimi oluşturur.

 Ancak binlerce yıldır değişmeyen bir yöntem vardır ki.. o da içeriye adam vermektir. Yani yasadışı bir örgütün ne yaptığından haberdar olmak için, yahut bir uyuşturucu şebekesini çökertmek için içeriye adam verilir.

Acem casus rüşvet vererek kendini saraya  memur olarak işe aldırır ve  çalışmaya başlar.. sarayda gezinirken diğer memurlardan Vezir hakkında bilgi toplamaya başlar. Vezir nasıl bir insandır, nelerden hoşlanır, boş vakitlerinde neler yapar..vs..vs.. Ve öğrenir ki Vezir küçük hikayelerden, fıkralardan çok hoşlanmaktadır.
 Bir gün Vezir sarayda dolaşmaya çıkmışken bizim memur kendini vezirin önüne atar ve sizin için çok güzel bir fıkram var der ve izin alarak fıkrasını anlatır. Fıkra Vezir'in çok hoşuna gitmiştir.. bir kaç gün sonra bu sefer Vezir'in kendisi memuru ziyaret eder, memur bir fıkra daha anlatır.. Vezir çok mutlu olmuştur.. sonraki günlerde vezir her fırsatta memuru ziyaret eder, eğlenceli fıkralar dinleyerek mutlu olur.
 Bir süre sonra bakarlar ki Vezir tüm boş vakitlerini bu yeni memurla geçirmeye başlamış, memurla yakın arkadaş olmuş, nereye gitse bu memuru da yanında götürür olmuş.. ve hatta bazı kararlarda bu yeni memura da akıl danışır olmuş..!!!

 Memur kim..!!!??
 Acem Casus..!!

Tarihte sayısız örnekleri vardır.. İçeriye casus olarak verilen adamların işlerini iyi yaparak yıllar içinde etkili koltuklara yükselmeleri, karar mercilerinde oturmaları..!Yahut karar veren koltuklarda oturan adamların rüşvet yahut tehditle ajanlığa başlamaları..!

 Bu yüzden gençliğe hitabede ''... Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler '' der..!

 Sanırım ülkemizdeki en büyük problemlerimizden birisi bu..! yani istihbarat örgütleri kurumlara adam sokarken yahut bazı kurumlardaki insanları devşirirken en büyük önceliği siyasi partilerimize ve basına veriyor..!!
 Danışmanlar, gazeteciler, siyasiler..vs..vs..vs..

 Karadeniz'de yüzerek gidebileceğim mesafeden (yani bahçemden) çıkan doğalgaz için, asgari ücretle çalışan birisi her ay 300 tl ödüyor.. yani 10 gün doğalgaza çalışıyor.. çünkü yabancıların..!

 Bankalarımız yabancıların, limanlarımız yabancıların, elektriğimiz yabancıların, değer üreten  her işletme  yabancıların. küçük hissedar yerli bir ortaktan dolayı firmanın adı Türk.. ama patron yabancılar..!

 Yetmedi mi..? o zaman dolaylı dolaysız vergileri de ekleyelim.. her şey pahalı kullanalım.. toplanan parayı da faiz ödemesi olarak direkt verelim.

Uluslar arası sermayenin, yada özel uçağına binip dünyanın başka bir yerine yaşamaya gidebilecek  zenginlerimizin bu umurunda mı..? değil..!

Ama  bizim umurumuzda..!! Çünkü bu halkın gidecek başka yeri yok..!

Memleketin her yerine casuslar dolmuş,  sırtlan sürüsü gibi kaynaklarımızı peşkeş çekip duruyorlar, arada aldıkları rüşvetlerle de görevleri başındayken lüküs hayat yaşıyorlar.. eğer açığa çıkarsak diye de kendilerine Dünya' nın başka yerlerinde lüküs hayat hazırlıyorlar...!!

Çürüme her yerde..!!

Tepeden tırnağa BOP a batmış durumdayız.. Temizlik şart..!!
Hazine tamtakır.. ülke borçlu.. satacak bir şey kalmamış.. şimdi toprak ver diyorlar.. ya borcunu öde.. yada toprak ver..!!!

Bu casuslardan önce parayı tahsil etmek gerekir..! ülkemin kaynakları peşkeş çekilerek çalınan parayı vergilerle halka ödeten bu casuslardan, önce parayı geri tahsil etmek gerekir..!

  Temizliğe,  geçmişten bu zamana yapılan yolsuzluklara  hırsızlıklara ceza vermeyen ve bu yüzden yapılacak yeni yolsuzluklara dolaylı olarak izin veren, ''it it'i ısırmaz'' sözünü doğrulayan ve görevini yapmayan Yargı'dan başlamak gerekir...! Ki bir daha kimse bunları yapmaya cesaret edemesin..!!



14 Mart 2014 Cuma

İnternet Aşkları

 Uygarlıklar tarihinde tüm zamanların en önemli keşfi ne ateş, ne yazı..! bence en önemli keşif internet..!
 Teknoloji üreten ülkelerin az gelişmiş ülkeler lehine farkında olmadan yaptıkları bir iyilik.. teknolojiyi kendi çıkarları için kullanırken hesaplamadıkları bir yan etki..

 Çünkü bu sayede Anadolu'nun ücra bir kasabasında ki bir kişi, istediği bir bilgiye anında ulaşabiliyor.. arzu ederse Londra'da ki bir üniversitenin ders notlarını bulabiliyor. Bilgiye ulaşmak insanlık tarihinde hiç bu kadar kolay olmamıştı..!

Lakin hayatımıza giren her şey gibi internet de bazı değişimlere yol açıyor.. Sosyal ilişkiler açısından bakıldığında bilişim çağında geldiğimiz bir aşama var ki.. ben ona çoktan seçme diyorum..!

 Yani insanlar arkadaşlık yapmak için köylerinde ki yahut mahallelerindeki yahut sınıflarında ki insanlara mecbur değil.. Kendisi gibi düşünen insanları, milyonlarca insan arasında seçerek bulabiliyor.. böyle bakıldığında her şey normal ve avantajlı gibi..!

Ama madalyonun diğer tarafını çevirdiğimizde başka bir sorun/değişimle karşılaşıyoruz..!?


 İnsanlar hayatı beş duyu organı ile algılar. Görmek, işitmek, dokunmak, tatmak, koklamak..!

Duyu organlarımızı kullanmadan elde ettiğimiz hazların ne kadar gerçek olduğu tartışmalıdır..!?
Yani aç bir insana ekmek fotoğrafı göstererek doyuramazsınız.. ekmek fotoğrafı açlığı gidermez..!

İnternet de aşk..!!!

 Duyu organlarında hissetmediğin bir şey..! Görmüyorsun.. sesini duymuyorsun.. dokunmuyorsun.. teninin kokusunu bilmiyorsun..!!!

 Ama aşık oldum diyorsun..!?

Roman okurken aşık olduğun kahraman gibi.. Tamamen beyninde yarattığın bir karakter.. istediğin yüzü.. istediğin sesi.. istediğin anlamları yüklediğin..

Romanlarda yazar bize bir karakter tarif eder.. ve herkes beyninde o karakteri farklı hayal eder..!

İnternet de böyle.. içinde bulunduğumuz şartlara, içinde bulunduğumuz sıkıntılara, içinde bulunduğumuz ruh haline göre kahramanlar yaratıyoruz..

Facebook daki paylaşımlar gibi.. 2 sene önce beğendiniz kaç şeyi hatırlıyorsunuz..? boş ver iki sene önceyi iki hafta önce beğendiğiniz şeyleri hatırlıyor musunuz..?

 Adı üstünde.. Sanal Dünya..!!! Gerçek değil.. her şey büyük bir hızla akıp geçiyor.. Boş bir bardağa su doldurmak için musluğun altında tutup suyu bir anda açmak gibi.. su çok şiddetli geliyor.. ama bardak boş...!!!

Yani demem şu ki..

Duyu organlarınızla algılamadığınız aşk, aşk değildir..! beyninizde yarattığınız bir ''şey'' dir.!







13 Mart 2014 Perşembe

Gerçekler ve Tutsaklık


Gerçeklerin kendisi bizi mutlu veya mutsuz kılmazlar.. Aksine bunu yapan onlardan edindiğimiz izlenimler ve algılamalardır.
 Cimri ihtiyar altınlarını  bahçesine gömer.. Her yerde kendini fakir olarak tanıtır ama içten içe zenginliğine sevinmektedir. Sakladığı altınlarını düşündükçe mutlu olmaktadır.
 Bir gün bir hırsız altınları bulur ve çalar.. Ama ihtiyar bunun farkında değildir.. Altınlarının var olduğunu düşünerek hayatına mutlu bir şekilde devam etmektedir.

 Gerçek durum: Bahçede altın yok..!!
  İhtiyar ise bunun farkında olmadığı için Mutluluğuna devam ediyor..!

 Aynı şeyi eşinin kendisini aldattığını bilmeyen koca içinde söyleyebiliriz.. Eğer eşinin kendini aldattığını bilmiyorsa.. akşamları huzurlu yuvasında hayatının en mesut anlarını yaşamaya devam edecektir... Yada tam tersi.. diyelim ki adamın eşi sadakatin ta kendisidir.. ama yalancı ağızlar iftira atar ve adamı bu konuda ikna eder.. adam bu durumda cehennem azabı çekmez mi ?

 Gerçekleri öğrenmeyi istemek.. çelikleşmiş bir yürek gerektirir..!

Bu yüzden insanlar gerçekleri öğrenmek istemez.. onları ilgilendiren kendilerini mutlu edecek şeylerdir.. mutluluk hormonlarının esiri olmuşlardır.. madde bağımlılığı gibi.. mutluluk için Tanrıya dua eder ve yalvarırlar..

 Niye en bilge ve zeki insanlar kendilerini bilime adarlar.. bilinmeyenin (!) felsefesini yapıp,  onu ararlar.. ?

Çünkü onları ilgilendiren mutluluk değil gerçeklerdir..! Karanlıklarda şuursuzca yürüyen kalabalıklar gerçekleri merak etmezler.. Tanrıyı aramazlar.. Tanrının dilini konuşmayı arzulamazlar.. ölümü algılamazlar..!


 İnsanlar vardır,
 Tüm hayatları boyunca iş de, ev de dört duvar arasında yaşarlar,
 Ama kendilerini tutsak hissetmezler..!

 İnsanlar vardır,
 Hayatları boyunca denizlerde, dağlarda, başka ülkelerde gezerler..
 Ama akşam olup gökyüzündeki yıldızlara baktıklarında,
 Kendilerini Dünya'da tutsak hissederler..!



11 Mart 2014 Salı

Kürt Meselesi

Demokratik çözüm, barış, vesaire diyen ''siyasal Kürtlere'' ve yandaşlarına sorular..!!

1- PKK mı BDP in emrinde olmalı, BDP mi PKK nın ? Seçilmiş milletvekilleri mi dağdaki silahlı adamı yönetiyor ? dağdaki silahlı adamlar mı seçilmiş vekilleri..?

2- Demokrasilerde elinde silah olan örgütlere ne ad verilir..??

3- Demokrat kimliği altında (Kürt) ırka, kan bağına dayalı siyaset yapanlara demokrat yahut devrimci diyebilir miyiz..??

4- Barzani Diyarbakır'a hangi sıfatla..!! gelmiş ve Kürt halkını temsilen başbakanla aynı kareye girmiştir..?

5- Barzani'nin değirmenine su taşıyan Türk vatandaşı ''siyasal Kürtler'',
uyuşturucu, petrol, toprak ağalarının olaya ırksal bakmadığının farkında mı ?

6- En önemli soru.!! Bu gün bir Karadenizlinin yaptığı neyi..? bir Kürt yapamamaktadır..?

7- Benim yapabildiğim her şeyi yapabilen bir ''siyasal Kürt'', demokratik özerklik istiyorum derken neyi kast etmektedir..? bu demokratik özerklik denen şeyden, diğer Türkiye cumhuriyeti vatandaşları faydalanabilecek midir..? mesela İstanbul'da ki Kürtler'e yahut Türklere faydası ne olacaktır..?

8- 50.000 kişiyle silahlı halk..! ayaklanması başlatırız diye tehdit savuranlar.. Ülkenin geri kalan yerlerindeki Kürtlerin güvenliğini nasıl sağlayacaklarını hiç düşünmüşler midir yoksa Kürt halkının güvenliği onları ilgilendirmemekte midir..!!!?

9- Türkiye'de yaşayan tüm..! Kürtler adına pazarlık yapma hakkını PKK ya kim verdi..? PKK yı desteklemeyen Kürtlerin ne düşündüğünü soran yada onları temsil eden bir sivil toplum örgütü var mı..? Eğer böyle bir sivil toplum örgütü kurulursa PKK Militanları o örgüte ne yapar..? Devletin yanında yer alan Kürt aşiretlerine yaptığı saldırıları.. bu sivil örgüte de yapar mı ?

10- Yukarıdaki yazıda kullanılan ''siyasal Kürt'' kavramını tırnak içinde yazarak anlatmak istediğim ayrımın, okuyan herkes farkında mı..!!?
 
11- Bakü Tiflis Ceyhan Boru hattının  Kürdistan haritasında ki sınırı takip ederek denize ulaşması  tesadüf müdür ? Hangi şartlar oluştuğunda Boru hattını korumak için uluslar arası güçler sınır güvenliğini sağlayacak ve diğer tarafa kedimiz dahi geçemeyecektir.?

10 Mart 2014 Pazartesi

Hoş geldin..!

 Neden iskele feneri..?

Liman girişlerinde iki fener vardır.. solda ve sağda.. geceleyin yada sisli havalarda denizcilere yol gösterir..

İskele denizcilik terimi olarak sol taraf demektir.  'Sol'a taraf..!!
İskele fenerinin rengi kırmızıdır.
Kırmızı en uzaktan fark edilen ilk renktir.. uyarı işaretidir..!
Güneşi doğarken ve batarken kırmızı görmemizin sebebi budur.

 Eski zamanlarda soylular savaşlarda fark edilmek için kırmızı renkte kıyafetler giyermiş.. Düşmanlarına onlardan korkmadıklarını göstermek için..!

Bayrağımız rengini nereden almıştır..?
Savaşın rengi de kırmızıdır..!

Kırmızı ana renkleri saymaya başladığımızda ilk aklımıza gelendir..!
Sevdiğimiz meyvelerin rengi gibi..!

Ve elbette aşk.. şiir aşkın diliyse.. Kırmızıda aşkın rengidir..!

İşte bu yüzden bu bloğun ismi '' iskele feneridir '' ve hayata dair her şey yazıların konusudur.

Hayatta en değerli hazine bilgidir.. çünkü parayı ve altını sen korursun, bilgiyse seni korur..!

Tek bir kişi bile yazılanlardan fayda sağlayıp, yeni bir şey öğrenir, karanlıkta yolunu bulur, unuttuklarını hatırlar ve bunu başkalarına öğretir ise.. bu satırların yazarı amacına ulaşmıştır.

İkibinondört yılının mart ayının onu.