18 Temmuz 2014 Cuma

Beklemek..!!??


BEKLEMEK..!

Uyandığında hatırladığı tek şey, dün gece O'nu BEKLERKEN uyumamak için ikide bir yüzünü yıkadığıydı.
Başı ağrıyordu. Dudakları,  sonbahar akşamlarının ılık rüzgarlarıyla havaya kalkıp inen yapraklar gibi suya hasretti.
Kalktı.
Bir bardak suyun kendisini tatmin etmeyeceğini düşünerek, sürahiyi kafasına dikti.
Saatine baktı, durmuştu..!

Dışarıda hafif bir yağmur başlamıştı. Kar'ın üzerine yağan yağmurun iç açıcı olmadığını düşündü. Yağmur bu sefer kenti temizlemek için değil sonsuz beyazlığı kirletmek için yağıyordu..
Üşüyordu..

İçini ısıtmak için kahve yaptı.
Saatine baktı, durduğunu unutmuştu..

Kendisi evde yokken gelir ve evde kimseyi bulamaz korkusuyla dışarı çıkmıyordu..
Ya gelir ve kapıyı açan kimse olmayınca geri dönerse..!!

Evde olduğu sürece iki kere kapı çalınmıştı. Birincisinde zile yanlışlıkla basılmıştı. ( bu sıkça oluyordu, apartman kapısının kilitli olması buna sebep di) Diğeri  ise postacının haberini veriyordu..!

Postacı bir kart getirmişti, bir de telgraf. Telgrafı korkuyla karışık bir heyecanla bir solukta okudu. Oh.. kötü bir haber yoktu. Evde telefon olmadığından başka şehirlerden haber gönderenler zamana karşı yarışta kazanmak için bu yöntemi kullanıyordu. Yılbaşı için Ankara'ya davetliydi. Ayrıntılı bilgi için telefon etmek gerekiyordu. Ama telefon etmek için bile dışarı çıkamıyordu..!

Ya gelir ve kapıyı açan kimse olmayınca geri dönerse..!

Kart'ta ise uzun zamandır görmediği bir arkadaşının iyi niyet dilekleri yazılıydı.. ve ' Mutlu Yıllar ' ile ifade edilmişti.
  Aklına, 'yeni yıla nasıl girilirse, o yıl hep öyle geçer ' cümlesi geldi. Güldü. Bir yıl daha BEKLEMEKLE Mİ geçecekti.!?
  Takvim 31 aralığı gösteriyordu. Dün gelmesi gerekirdi. Gelmedi.
  Gecikebilirim demişti.. ama mutlaka yeni yıla birlikte gireceğiz.( yeni yıla nasıl girilirse o yıl hep öyle geçer)

Bir kahve daha yapmak için mutfağa gitti. Çaydanlıkta ısınan suyu BEKLEMEYE başladı. Ama suyun ısınması gecikiyordu. Aklına küçükken annesinin söylediği bir laf geldi.
Ihlamur çayını ısıtmak için  hep başında beklerdi ve annesi ona ''BEKLERSEN kaynamaz '' derdi.
Su kaynadı..
Ama BEKLENEN gelmemişti..
Geçen her saatte özlemin yerini merak alıyordu..!

Başka şeylerle uğraşmaya koyuldu, bu kendisini rahatlatıyordu.

Kitaplığı karıştırdı. Sevdiği romanlardan altı çizili yerleri okudu..
Kahramanlar sadece romanlarda olmaz, gerçek hayatta da olur diye düşündü..

ve Ölümden korkmadığını bir kez daha,, ama bu sefer bağırarak söyledi.!

Çocukluk fotoğraflarına bakarken bir kez daha gülümsedi. Üstündeki bayram kıyafetiyle kendisini cüce bir palyaçoya benzetiyordu. ( Ayakkabıları ve giysileri bir yıl sonrada giyilebilsin diye hep büyük alınırdı )
Büyümenin güzel taraflarından biri de ayağına göre ayakkabı giymek diye düşündü.
Bir süre sonra fotoğraflara bakmaktan sıkıldı. Hafif bir şarkı tutturdu.. olmadı. Çok zorlamaydı.

 Eline bir dergi alıp BEKLEME salonuna geçti. Cam kenarındaki yeri hâlâ boştu ve BEKLENEN gelmemişti. Yolu en iyi bu camın kenarından görüyordu.. o yüzden bu odaya  BEKLEME salonu diyordu.

BEKLEME salonu tanıdıktı.. BEKLERKEN düşündükleri de..!

En son görüşmelerinden beri yıllar geçmiş gibiydi.
İlk karşılaşma nasıl olacaktı, ilk söz.. ilk gülücük ne zaman gelecekti. Sarılacak mıydı.. yoksa iş görüşmesine gelmiş bir eleman ürkekliğiyle çekingen bir merhaba deyip , oturmak için ter gösterilmesini mi bekleyecekti.. Akşam birlikte mi yatacaklardı, yoksa ayrı odalarda yatan iki otel müşterisi gibi havadan sudan konuşup BEKLEME salonunda televizyon mu seyredeceklerdi..
  Bunları düşünmek canının sıkıntısını biraz daha artırıyordu.
  Düşüncelerini dağıtmak için her zaman yaptığı yöntemi kullandı. Bu sefer, cumhurbaşkanını bir porno yıldızı gibi düşünüp gülmek yerine, Meclis başkanlığına Yıldo'nun getirildiğini ve 'İllet'vekilleri'nin kavga etmeyi bırakıp batan ülkenin ardından kıçlarına kına yaktığını düşündü.

Kısa bir sürede olsa düşünceleri dağılmıştı.. bekleme salonundan çıkıp restaurant'a gitti. Garson ortalarda yoktu, yemekler daha çıkmamıştı ama ızgara yapılabilirdi. Dışarıda kesilmeyi BEKLEYEN koyunlar vardı. Koyunlar BEKLEDİĞİ  sürece, kurtlar onları şiş yapacak hatta etinden ve sütünden de yararlanacaktı.
 Çizginin koyunlar tarafında olduğu için ızgara istemedi.
 Hem bu restaurantta ne ilginçti. Hem selfservis, hem de yiyeceğin şeyi git marketten kendin aldı .

Dışarı çıkmak için sebepleri artıyordu. Telefon.. açlık..!

Ama ya bu arada gelirde kapıyı açan kimse olmayınca geri dönerse..!

Tekrar BEKLEME salonuna döndü. Öğleden sonraydı. BEKLENEN gelmemişti.
Yağmur şiddetini artırmış ve azalıp artan bir ritm yakalamıştı.

BEKLENE'NİN.. BEKLENDİĞİNİ.. BEKLEMEDİĞİNİ düşündü. Aksi olsa BEKLETMEZDİ.

 Eskiden gittiği tilki BEK'LERİNİ düşündü. Tilkilerin kurtulamama nedeni BEKLENDİKLERİNİ, BEKLEMEDİKLERİNDEN Dİ.. Aksi olsa oraya hiç gitmez ve avcıları büyük bir keyifle BEKLETİRLERDİ.

İnsanların BEKLEMELERİNİN.. BEKLENTİLERİNİN olmayışından kaynaklandığını düşündü. Aksi olsa BEKLENTİLERİNE ulaşmak için BEKLEMEKTEN vazgeçer ve yeter artık.. Haklarımızı vermenizi BEKLEMİYORUZ.. onları almak için savaşacağız.. derlerdi..!!

 Son söyledikleri kafasında bir ala doğan gibi döndü.. döndü.. döndü..

 BEKLEME salonunda gözlerini yola dikmiş kendisini düşündü.

Ani bir hareketle yerinden kalkıp dışarı çıktı,
Telefon etmesi gerekiyordu ve karnı açtı..............

NOT: Bu yazıyı eskilerin olduğu sandığı düzenlerken buldum. Üniversite 2. sınıfta 18 yaşındayken yazmışım. Eski yazılar eski fotoğraflar gibidir.. dönemin saçlarını ve kıyafetlerini eski fotoğraflarda görebilirsin.. eski yazılarda da cep telefonu olmayan bir dönemde hızlı iletişim kuramayan insanların duygu ve düşüncelerini...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.